ALBERT LE DIUZET

Baba tarafı Brittany, anne tarafı Dunkirk’den olan Albert, ailesinin savaş esnasında Dunkirk cehenneminden kaçıp yerleştiği Allier’de dünyaya geldi. İçindeki sanatçı ilk olarak 16 yaşında gitarı ve resim fırçalarına kavuşmasıyla ortaya çıktı. Güzel Sanatlar Okulu’na başladı ve inşaat mühendisliği teknik ressamı, reklam tasarımcısı, fotoğrafçı, şarkıcı ve söz yazarı oldu. Uzun yıllar kendini beste yorumlarına adadıktan sonra bu yoğun hayattan yorulup güney Fransa’ya yerleşti ve kendini resme adadı. Bir süre Albert suluboyanın ifade özgürlüğünü tercih etti; kompozisyon ve rötuş olmadan bilinmeyenle karışan su ve boya. Yıllarca bu tekniğe adandıktan sonra suluboyalarının Turner esinli doğaçlamalarını yağlıboyada aramaya başladı. Çoğunlukla mukavva veya kanvas üzerine kompozisyonsuz bıçak, spatula ve mala ile çalışıyor. Bu teknik, öznenin gerçekliğini koruyarak soyut ifade özgürlüğüne imkan sağlıyor. Albert’in kökleri her zaman şüpheleri ve sanatsal arayışları için döndüğü denizde yatıyor. Kendi yansımasını, kimliğini yeni hayatını bulduğu yerde, rahim gibi, denizde. Brittany, Dunkirk veya Akdeniz kıyısındaki Meze’de olduğu gibi çağıran ve cevaplayan denizdir. Onun resminin özelliği ifade ve rengin her zaman bir figüratif silüetin arkasına saklanmış olmasıdır. Davetkarlık ve yaratıcılık bir olmuştur. Çalışmaları düz çizgiler ve eğrilerin birleşip iç içe geçtiği sorulardır. Albert’in sanatsal amacı materyalist ve travmatik topluma yenileyici hayaller sunmaktır.